Elbette buraya 2 yıldır yazmıyorum, geçtiğimiz 2 yılda da kendi hayatım epeyce değişti. Son 1 senedir eskisi kadar bir şeyler izleme fırsatım ne yazık ki olmuyor. Eskiden boş zamanım şu an olanın 20 katı kadar olduğu için yarısını bile bir şeyler izlemeye harcadığımda elimde çok fazla veri oluyordu. Ama bu yazıdan itibaren daha farklı bir anlatım tarzı yapacağım. Karşıma hepinizi bağdaş kurmuş bir şekilde oturarak hayal ederek yazıyı yazacağım. Artık diziye gelelim.
Banshee, 2013 yılında Cinemax diye bir kanalda yayınlanmaya başlamış bir dizi. Tabii en dikkat çeken özelliklerinden biri sansürsüz bir dizi olması. Çünkü kan, cinsellik ve vahşet içeren bu dizi sansürlü olsa hiçbir anlamı olmazdı. Yayın hayatı dönemi de dahil bittikten sonra bile çok popüler bir dizi olamadı ama kendi izleyenleri içerisinde çok sevilen bir yapımdı.
Hikayemiz Banshee kasabasında başlıyor. Yukarıda fotoğrafta bulunan ne idüğü belirsiz bir abinin polisin yerine geçmesiyle langırts diye hikayenin içine dalıyoruz. Bu abi bir şey için gelmiş buraya. Klişeleşmiş o amerikan kasabalarından birini gördüğümüzde içimizden "ulan acaba kötü mü" diye geçirmeden edemiyoruz. Ama bu dizide kendini izleten bir şeyler var. İzlerken sizi hiç yormuyor. Öyle uzun diyaloglar, felsefi konuşmalar falan yok. Seks var, kavga, çatışma, hırsızlık, kan... Aksiyon seven herkes için harika bir seçim. Çünkü, fotoğraftaki Lucas Hood aslında 10 küsür yıl hapis yatmış çok başarılı bir soyguncu.
Spoiler vermemek için fazla konuşmayacağım elbette... Ama fotoğrafta bulunan kadın çok sıradan "evli ve çocuklarının anası" gibi görünüyor. Ama dizi tabii ki hardcore aksiyon olduğu için öyle bir karakter olmadığını çok çabuk anlıyorsunuz. Özellikle ana karakterimiz ile olan ilişkisini kısa süre içerisinde öğrendikten sonra dizi daha ilgi çekici bir hale geliyor. Çünkü bu kasabaya bir sebepten gelen ana karakterimiz bu kadın için geliyor.
Neyse, spoiler vermek istemediğim için çok detaya inmeyeceğim. Bu yapımda en çok dikkat çeken bir diğer nokta ise farklı kültürleri de yansıtmaları. Çünkü "klişe" bir Amerikan kasabası olan Banshee, içerisinde Amişler, Yerliler (bildiğin kızıldereli) ve Neo-Nazileri (siyahi düşmanları) barındırıyor. Evet, bu karakterlerin hepsi dahil. Ve asla acımaları yok.
Amiş kültürünü ne kadar duydunuz emin değilim, ben eskiden duymuştum ama bu diziyi izledikten sonra daha da araştırdım. Çünkü bu topluluk bildiğin hala daha ilkel yaşayan bir topluluk. Hiçbir şekilde teknolojik alet kullanmıyorlar. Kendi içlerinde komün bir hayat yaşıyorlar. Çocukları hayatları boyunca dış dünyadan bağımsız bir biçimde o hayatı yaşıyorlar ve aileleri 18 yaşlarına bastığında onları dışarıdaki dünyaya yolluyor. Eğer o dünyayı yaşamak isterlerse bir daha asla o Amiş topluluğuna dönmüyorlar.
Yukarıdaki fotoğrafta bulunan sarışın abimiz ise Amiş ailesinden gelen birisi. Kendisi kasabanın en belalı, en nefret edilen kişilerinden biri. Tahmin edebileceğiniz üzere ailesinin yanında kalmayı seçmemiş. Ama ailesinden de kopamamış elbette.
Bunların yanında, ilk sezonda dahil olmasalar da Neo-Naziler ve Kızıldereliler de bulunmakta. Bu kültür karmaşası diziyi daha izlenebilir ve keyifli kılıyor.
Dizinin çoğu karakterinden bahsedip de Job gibi bir karakterden bahsetmemek asla olmaz. Job o kadar havalı bir karakter ki izlerken hayran olmadan duramıyorsunuz. Kendisi elbette soygun grubunun olmazsa olmazlarından olan bir hacker. İnanılmaz zeki, yaptığı her hareketle kendisine hayran bırakıyor. Diziye kesinlikle renk katan bir karakter.
Fazla spoiler vermeden ancak bu kadar yazılıyor elbette. Eğer IMDb puanını merak ediyorsanız söyleyeyim, 8.4 ki bu epeyce yüksek bir puan. Fazla laçkalaşmadan, uzamadan bitirilen hoş bir dizi. Eğer hiç duymadıysanız size müjdem olsun. Çünkü Banshee izlediğinizde "iyi ki izlemişim" diyeceksiniz.
EmoticonEmoticon